Ana içeriğe atla

BAŞKALARI ADINA OKUMA TUTARSIZLIĞI

Vahye karşı yapılacak en büyük nezaketsizliklerden biri de onu başkası/başkaları adına okumaya çalışmaktır.

Böyle bir faaliyeti/anlayışı vahyin kabul etmesi mümkün değildir. Bu anlayışla yapılacak her türlü okumayı daha baştan reddeder. Çünkü bu anlayış kendini değil başkalarını vahyin muhatabı olarak görmektedir. Ve vahyin gerçekleştirmek istediği değişim ve dönüşümün dışında kendini görmeye çalışması anlamına gelir ki doğru değildir. Vahyin mesajını ta baştan ıskalamaktır.

Oysaki vahiy insan ve toplum hayatında olumlu değişim ve dönüşümde ısrarcıdır.

Değişim ve dönüşümün çoğu zaman sancılı olması vahyin vazgeçtiği anlamına gelmemelidir. Dolayısıyla kendini bu değişim ve dönüşümün dışında görmek isteyenleri sert bir dille uyarmaktadır: "Siz kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? Artık akıllanmayacak mısınız?" (Bakara 44)


Vahiy öncelikle bir tasavvur ve bu tasavvurun etrafında şekillenen bir yaşam tarzıdır.

Vahiy Allah merkezli olmasına rağmen insana her adımda değer verir. Vahyi okuyan biri bunu hemen anlar. Vahiy insanı biricik olarak görmez ama yaratılan varlıklar içerisinde kendisine üstün bir makam verildiğini açıkça ifade eder: "Biz insanı en güzel şekilde yarattık." (Tin 4)


Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık." (İsra 70) Vahiy bir yandan yaratılanlar içerisinde insanın yerini tespit ederken bir yandan da vahye muhatap olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.

Öyleyse vahiy karşısında nerede durması gerektiğini bilmesi gerekmiyor mu?


Vahyi başkası/başkaları adına okuyan anlayış bütüncül bir anlayış değil indirgemeci bir anlayıştır. Bu anlayış vahyi kimi zaman bir bilgi, malumat malzemesi olarak görür ve onun ameli/ pratik boyutuyla ilgilenmez.


Vahyin değişim ve dönüşüm adına insandan, toplumdan ne istediği konusunda en ufak bir hassasiyeti yoktur. Onun peşinde koştuğu tek şey bilgi/malumattır. Sözüm ona yeni bilgiler(!) adına vahyi didik didik eder. Hatta kendince bir takım çıkarımlar da bile bulunabilir ama onun tasavvur ve hayat tarzında vahyin bir izine dahi rastlayamazsınız. O, aslında vahyin bir takım şairler için söylediği; "Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler." (Şuara 225-226).


Oysaki vahiy bilginin yanında ameli de içerir. Vahiy ameli devre dışı bırakan bir bilgiden yana değildir. Bilginin ameli, ahlaki boyutu olduğunu önümüze koyar. Bu bağlamda hikmet, bilgi ve amelin kesiştiği noktada karşımıza çıkar. Hikmet, bilgi ve amelin bileşkesidir bir başka açıdan.


Vahyi başkası/başkaları adına okumak anlayışı kimi zaman da vahye ölü metin muamelesi yaparak karşımıza çıkar. Bu kez de vahiy ölülerin ruhuna okunan metne indirgenmiş olur. Okuyan kişi kendisini unutturmuş ya da devre dışı bıraktırmıştır. Muhatap ölen kimsedir vahyi okuyan kişinin gözünde.

Oysa vahiy, hayatta olanları diriltmeye geldiğini söylüyor Yasin suresinde.



Vahye ölü bir metin muamelesi yapmak ne kadar çirkinse onu salt bir bilgi elde etme vasıtası olarak görmek de bir o kadar çirkindir. Vahiyden işine yarayan bilgi ya da malumatı elde edip işin ameli boyutunu göz ardı etmek doğru değildir. Bu bana bir Fransız yazara yazdıklarınızı ne kadar yaşıyorsunuz sorusuna "Biz sadece oturur yazarız. Yazdıklarımızı kölelerimiz yerine getirir." Cevabını hatırlatmaktadır. Böyle bir yazar ne derece inandırıcı olabilir ki?


Vahiy bazı ayetlerde kendisini ruh olarak tarif eder. Tıpkı insandaki ruh gibidir o. Ruh nasıl bedene can veriyorsa vahiy de içine girdiği bedenlere can verir. Ruhsuz bir beden nasıl ölü ise vahyin içine girmediği bedenler, toplumlar da ruhsuzdurlar/ ölüdürler. Nitekim vahyin ölüler için getirdiği tanım böylesi bir tanımdır. Vahyin ölü dediği kişiler, vahyin diriltici nefesinden habersiz yaşayan ya da bilerek ona sırt çevirenlerdir. Dolayısıyla vahyi başkası/başkaları adına okumak ölü olarak yaşamayı tercih etmektir. Tüm insani hasletlerini kaybederek yaşayanlar yaşayan ölülerdir. Velev ki bu kişiler nefes alıp veriyor olsalar bile.


Düşünce Ötesi Denemeler

Sami Demir


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an'a göre müslümanın misyon ve vizyonu

  Misyon Allah'a İbadet ve Teslimiyet: Müslümanların en temel görevi, Allah'a ibadet etmek ve O'na teslim olmaktır. Bu, günlük ibadetler, dua ve Allah'ın emirlerine uygun bir yaşam sürmek anlamına gelir. ( Bakara, 2:21 ) İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak: Müslümanlar, iyiliği teşvik etmeli ve kötülükten sakındırmalıdır. Bu, bireysel ve toplumsal düzeyde adaleti sağlamayı amaçlar. ( Al-i İmran, 3:110 ) Adalet ve Merhamet: Adil olmak, insanlara merhametli davranmak ve her türlü haksızlığa karşı durmak önemli bir misyondur. ( Nisa, 4:58 ) İlmi Yaymak ve Öğrenmek: Bilgi ve hikmeti aramak, ilmi yaymak ve öğrenmek Kur'an'da teşvik edilen önemli bir görevdir. (Alak, 96:1-5) Vizyon Takva Sahibi Olmak: Allah'a karşı gelmekten sakınmak ve O'nun emir ve yasaklarına uymak, bir Müslümanın vizyonunun temelini oluşturur. Takva sahibi bir kişi, hem dünya hem de ahiret saadetini hedefler. ( Hucurat, 49:13 ) Allah'ın Rızasını Kazanmak: Tüm çabaların ve ...

Â’LÂ SÛRESİ BANA NE DİYOR?

  SÛRE, İNİŞ ZAMANI ÜZERİNDEN BANA NE DİYOR? Vahyin Rehberliğinde 1. yılda Mekke’deyiz. Altı asırdır yağmayan vahiy yağmuru, manen kurumuş olan gönülleri yavaş yavaş yeşertmeye başlamış.  Sûre, bu ortamda, inen vahyin suyunu bir gönülden başka bir gönüle taşıma işine “öğüt vermek” diyor. BANA NE DİYOR? Bir davanın başında, insanların manevî kökleri, sohbet, nasihat, öğüt gibi bilginin nakil vasıtaları ile sulanmazsa, o insanlar kendilerine fayda veremediği gibi başkalarına da meyve veremezler.  Bir de iyi yetişmedikleri için temsil ettikleri dava adına kötü örnek olma ihtimalleri yüksektir. SÛRE, İSMİ ÜZERİNDEN BANA NE DİYOR? A’lâ kelimesi “ en yüce ” manasına geliyor. Mesajı gayet net: Rabbin yüce adını tesbih eden, Rabbin katında yücelir. BANA NE DİYOR? Rabbin katında yücelmek ister misin?  Madem istersin, haydi, Allah katında en değerli insan olan Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetini kendine merdiven yap, sen de Allah katında yücelebildiğin kadar yücel! SÛRE, ÖNE Ç...

Ey Rabbimiz!

Bakara Sûresi(2) 128. Ayet Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.  رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ  Bakara Sûresi(2) 201. Ayet Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ Bakara Sûresi(2) 286. Ayet ...Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma.  Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme.  Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme!  Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın.  Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et! رَبَّنَا لَا تُؤ...