Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kaos Teorisi

Kaos teorisi, deterministik sistemlerde küçük değişikliklerin çok büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabileceğini öne süren bir matematiksel ve bilimsel teoridir. Temelde, kaotik sistemler tamamen rastgele değil, aksine başlangıç koşullarına son derece hassas olan sistemlerdir. Bu teorinin en popüler örneklerinden biri kelebek etkisidir; bir kelebeğin kanat çırpmasının başka bir yerde fırtına yaratabilecek kadar büyük sonuçlara yol açabileceği düşünülür. Kaos teorisinin önemli unsurlarından bazıları şunlardır: 1. Deterministik sistemler: Kaos teorisi, deterministik denklemlerle tanımlanabilen sistemleri inceler. Bu sistemler, rastgelelik içermese bile başlangıç koşullarındaki küçük farklar zamanla büyük farklara neden olabilir. 2. Başlangıç koşullarına duyarlılık: Kaos teorisinde küçük farklar, sistemin evriminde çok büyük farklılıklara yol açabilir. Bu, teorinin en bilinen özelliklerinden biridir ve “kelebek etkisi” olarak bilinir. 3. Öngörülemezlik: Kaos teorisinde, başlangıç koşullar...

BAŞKALARI ADINA OKUMA TUTARSIZLIĞI

Vahye karşı yapılacak en büyük nezaketsizliklerden biri de onu başkası/başkaları adına okumaya çalışmaktır. Böyle bir faaliyeti/anlayışı vahyin kabul etmesi mümkün değildir. Bu anlayışla yapılacak her türlü okumayı daha baştan reddeder. Çünkü bu anlayış kendini değil başkalarını vahyin muhatabı olarak görmektedir. Ve vahyin gerçekleştirmek istediği değişim ve dönüşümün dışında kendini görmeye çalışması anlamına gelir ki doğru değildir. Vahyin mesajını ta baştan ıskalamaktır. Oysaki vahiy insan ve toplum hayatında olumlu değişim ve dönüşümde ısrarcıdır. Değişim ve dönüşümün çoğu zaman sancılı olması vahyin vazgeçtiği anlamına gelmemelidir. Dolayısıyla kendini bu değişim ve dönüşümün dışında görmek isteyenleri sert bir dille uyarmaktadır: "Siz kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? Artık akıllanmayacak mısınız?" (Bakara 44) Vahiy öncelikle bir tasavvur ve bu tasavvurun etrafında şekillenen bir yaşam tarzıdır. Vahiy Allah merke...

İnsandan Önce Yeryüzü

 İslam inancına göre, yeryüzü insan yaratılmadan önce de vardı, ancak o dönemde nasıl bir halde olduğu hakkında farklı görüşler ve rivayetler bulunmaktadır. Kur'an'da ve İslamî literatürde, yeryüzünün insan yaratılmadan önceki durumu hakkında doğrudan çok fazla ayrıntı verilmemiştir. Ancak, bazı temel noktalar üzerinde durulabilir: 1. Yeryüzü ve Cinlerin Varlığı İslam inancına göre, insanlar yaratılmadan önce cinler yeryüzünde yaşamaktaydı. Cinlerin, insanlardan önce yaratıldığı ve yeryüzünde bulundukları birçok İslamî kaynağa dayanarak ifade edilir. Cinlerin, yeryüzünde bazı topluluklar halinde yaşadıkları ve burada hüküm sürdükleri, hatta bazı isyanlar ve bozulmalar yaşadıkları söylenir. Örnek: Cinlerin yeryüzünde yaşadıkları dönemde bazı bozulmalara neden oldukları ve bunun üzerine Allah'ın melekleri göndererek onları kontrol altına aldığı şeklinde rivayetler mevcuttur. Bu durum, cinlerin insanlardan önce yeryüzünde bir tür hayat sürdürdüklerine işaret eder. 2. Yeryüzün...
 İblis’in Allah’a olan yakınlığını nasıl elde ettiği, İslam literatüründe çeşitli şekillerde ele alınmıştır. İblis, başlangıçta Allah’a sadık bir varlık olarak, ibadeti ve takvası ile Allah’a yaklaşmıştı. Bu yakınlık, onun meleklerle birlikte anılmasına ve yüksek bir konumda bulunmasına neden olmuştur. Ancak, bu yüksek konum İblis’in sonunu getiren kibir ve kıskançlık duygularını beslemiştir. 1. İblis’in Cinler Arasında Seçkinliği İblis, cinlerdendi ve cinler arasında üstün bir konuma sahipti. Allah’a olan bağlılığı, itaatkarlığı ve ibadetleri ile diğer cinlerden ayrılıyordu. İblis’in Allah’a olan bu bağlılığı ve sadakati, onu meleklerin yanında bulunacak kadar yükseltmişti. İbadet ve Takva: İslam tefsirlerine göre, İblis, ibadette çok ileriydi ve Allah’a olan bağlılığı nedeniyle yüce bir makama erişmişti. Bu ibadetler, onun Allah’a yakınlaşmasına vesile olmuştu. Bazı rivayetlerde, İblis’in binlerce yıl boyunca Allah’a ibadet ettiği ve bu ibadetlerin karşılığı olarak melekler aras...

Ademden Önce İblisin Konumu

 Adem yaratılmadan önce şeytanın konumu, İslam inancında cinler arasında seçkin bir varlık olarak kabul edilir. Bu dönemde şeytan, henüz Allah'a isyan etmemiş ve itaat eden bir varlık olarak bilinirdi. İşte Adem yaratılmadan önce şeytanın konumunu ve bu dönemdeki durumunu anlamak için bazı temel noktalar: 1. Şeytan (İblis) Cinlerdendi İslam inancına göre, şeytan aslında bir cin'dir. Cinler, insanlar gibi özgür iradeye sahip, ama farklı bir boyutta yaratılmış varlıklardır. Onlar da insanlar gibi Allah'a ibadetle yükümlüdür. Şeytanın ismi İblis olarak da anılır ve onun cinler arasında özel bir yeri vardı. Kur'an'da şeytanın cinlerden olduğu şu ayetle belirtilir: "Hani, meleklere: 'Adem’e secde edin' demiştik de İblis hariç hepsi secde etmişti. O, cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı..." (Kehf 18:50) Bu ayetten anlaşıldığı üzere, İblis cinlerdendi ve özgür iradeye sahipti. Melekler ise iradeye sahip olmayan, Allah'ın emirlerini yerine getir...

Talimi Esma

  "Talimi Esma" (İsimlerin Öğretilmesi) konusu, İslam düşüncesinde insanın yaratılışı, bilgiye sahip oluşu ve yeryüzündeki konumuyla ilgili derin anlamlar taşır. Bu kavramı daha iyi anlamak için, birkaç temel noktayı ve örneği inceleyelim: 1. Adem'in İsimleri Öğrenmesi Bakara Suresi 31. ayette anlatıldığı gibi, Allah, Hz. Adem'e "isimleri" öğretti. Bu "isimler" kelimesi Arapça'da "esma" olarak geçer ve sadece isimleri değil, aynı zamanda kavramları, şeylerin anlamlarını ve niteliklerini de ifade edebilir. Örnek : Allah'ın Adem'e doğrudan öğrettiği bu isimler, bir ağacın, hayvanın, dağın veya suyun isimleri olabilir. Ancak bu isimlendirme, basit bir etiketleme değil, o şeyin doğasını, işlevini ve anlamını kavrama yeteneğidir. Adem, sadece bir hayvanın "aslan" olduğunu bilmekle kalmamış, aynı zamanda aslanın özelliklerini, doğasını ve nasıl bir yaratık olduğunu da kavramıştır. 2. Bilginin Üstünlüğü Adem'in isimler...

Kur'an'da cennetliklerin konuşmalarından örnekler

 Kur'an'da cennetliklerin konuşmaları, Allah’ın lütfu, rahmeti ve cennetteki nimetler karşısındaki şükranlarını ifade eder. Cennet ehlinin konuşmaları genellikle huzur, mutluluk ve Allah’a hamd ile doludur. Ayrıca, dünyadaki yaşamlarının mükâfatı olarak cennette olduklarını bilirler ve bu durumu sevinçle karşılarlar. İşte bazı ayetlerde geçen cennetliklerin konuşmalarına dair örnekler: Araf Suresi (7:43) : Cennetlikler Allah'a hamdederek, O'nun yardımı sayesinde cennete girdiklerini dile getirirler: "Onlar, 'Bize doğru yolu gösteren Allah’a hamdolsun. Eğer Allah bize doğru yolu göstermeseydi, biz kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Rabbimizin elçileri bize gerçeği getirdiler.' diyeceklerdir. Onlara, 'İşte yaptıklarınızdan ötürü mirasçı kılındığınız cennet!' diye seslenilecektir." Yunus Suresi (10:10) : Cennet ehli, cennette sürekli Allah'ı överek ve şükrederek konuşur: "Oradaki duaları, 'Sübhansın Allah’ım!' şeklindedir ve o...

Kur'an'da cehennemliklerin konuşmalarından örnekler

 Kur'an'da cehennemliklerin konuşmaları çeşitli surelerde yer alır ve bu konuşmalar, kıyamet günü gerçekleşen sorgulama, pişmanlık, azap ve çaresizlik temalarını işler. Cehennemliklerin diyalogları genellikle Allah'a isyan ettikleri, peygamberleri ve vahyi reddettikleri için duydukları pişmanlığı ifade eder. Bazı ayetlerde geçen cehennemliklerin konuşmaları şunlardır: Mü'minun Suresi (23:106-107) : Cehennemlikler, kendilerini bu duruma düşüren amellerinden dolayı pişmanlık duyar ve Allah'tan bir kez daha dünyaya geri gönderilmeyi isterler: "Dediler ki: 'Ey Rabbimiz! Şakîliğimiz (azgınlığımız) bize galebe çaldı da biz sapık bir kavim olduk. Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar, eğer tekrar kötülüğe dönersek, gerçekten zalimlerden oluruz.'" Fussilet Suresi (41:24) : Cehennemlikler, azabı gördüklerinde suskun kalamazlar ve pişmanlıklarıyla yanarlar. Onlara yapılan çağrıda ise ne yardım alabilecekleri ne de azabın hafifletileceği belirtilir: "Eğer sabr...

Sinamadan Hakikata

 Sinemada kullanılan kavramlar ile yaratıcının evreni yaratması arasında bazı metaforik ve felsefi paralellikler kurulabilir. Bu bağlamda, sinemanın sanatsal süreci, yaratılışın büyük tablosuyla ilişkilendirilebilir.   İşte bazı temel kavramlar üzerinden bu paralellikler: 1. Senaryo ve Kader: Senaryo, bir filmdeki olayların, diyalogların ve karakterlerin detaylı bir şekilde yazıldığı metindir. Senaryoda tüm olaylar önceden yazıldığı gibi, yaratıcı da evrende olup biten her şeyi belirler, bu kaderdir. Tıpkı bir senaryoda olduğu gibi, her insanın hayatında belirli bir yazgı vardır.  2. Yönetmen ve Kainattaki İlahi İrade: Yönetmen, bir filmin sanatsal ve teknik açıdan genel kontrolünü sağlar. Yönetmenin gözetiminde her sahne, her karakter belirli bir amaçla ve uyum içinde hareket eder. Evrenin yönetmeni ise Allah’tır. O'nun kudretiyle her şey belirli bir düzene göre işler, tıpkı yönetmenin filmin her anını kontrol ettiği gibi.  3. Işıklandırma ve İlahi Nur: Işıklan...

Bilim Kurgu ve Cennet Arasındaki Bağlantı

 Bilim kurgu kavramı ile cennet kavramı arasında metaforik bir ilişki kurmak, iki kavramın özünde bulunan "mükemmeliyet" ve "ulaşılamaz ideal" düşüncelerinden hareketle mümkündür. Bilim kurgu genellikle geleceğe dair umutlar ve beklentiler üzerine kurulu olduğu gibi, cennet de dini inançlarda insanın ulaşmayı arzuladığı nihai ve mükemmel bir yerdir. Bu ilişkiyi şu açılardan ele alabiliriz: 1. Ütopya ve Mükemmel Dünya Arayışı Bilim kurgu edebiyatı, sık sık gelecekte daha iyi, mükemmel veya ideal bir dünya fikrini işler. Bu dünyalar teknolojik ilerlemelerle insanların tüm sorunlarının çözüldüğü, savaşların bittiği ve toplumların uyum içinde yaşadığı ütopyalar olabilir. Aynı şekilde, cennet de İslam ve diğer dinlerde insanların tüm sıkıntılarının sona erdiği, acı, hastalık, ölüm ve mutsuzluğun olmadığı mükemmel bir yer olarak tanımlanır. Bilim kurgu hikayelerinde gelecekteki teknolojik gelişmelerle bu tür bir "cennet" yaratma fikri işlenirken, dinî bağlamda c...

Kur’an’da Ticaret Kavramı

 Kur’an’da ticaret kavramı, insanın dünya hayatında yaptığı eylemlerin ahiret kazancına yönelik sonuçları bağlamında sıklıkla metaforik olarak kullanılır. Bu bağlamda ticaret, sadece mal alım satımı anlamında değil, insanın Allah ile olan ilişkisini ve manevi kazançlarını ifade eden bir kavramdır. Kur'an, insanların yaptıkları iyiliklerin ve Allah’a olan bağlılıklarının, ahiret için büyük bir kazanç sağlayacağını vurgular. Bu anlamda, dünya hayatı bir ticaret meydanı gibidir ve insanlar burada hem dünya hem de ahiret için "alışveriş" yaparlar. Allah bu metaforu şu şekillerde kullanır: Kârlı Ticaret: Kur’an’da Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin "kârlı bir ticaret" yaptıklarını belirtir. Örneğin, "Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak kazançlı bir ticareti size bildireyim mi?" (Saf Suresi, 61:10) ayeti, insanlara Allah’a iman edip O’nun yolunda mücadele etmenin, en kazançlı ticaret olduğunu ifade eder. Burada Allah, iman ve ibadeti,...

Reklamın Hakikati

 Reklam kavramını Allah’ın evreni yaratması bağlamında metaforik olarak düşündüğümüzde, reklamın temel işlevi bir ürünün veya hizmetin varlığını tanıtmak, dikkat çekmek ve insanlara o ürünü sevdirmek ya da kullanmaya teşvik etmektir.  Benzer şekilde Allah’ın evreni yaratması da, O'nun sanatını, güzelliğini ve kudretini sergileyen muazzam bir tanıtımdır. Evren, Allah'ın isim ve sıfatlarının tecelli ettiği bir “sergi” veya “tanıtım platformu” olarak düşünülebilir. Reklam nasıl bir ürünü insanlara göstermek için kullanılıyorsa, Allah da evreni yaratırken insanlara kendi varlığını, kudretini, rahmetini ve hikmetini tanıtmak için bir tecelli sahası hazırlamıştır.  Bu metafor doğrultusunda şu benzerlikler kurulabilir: Dikkat Çekme: Bir reklam, insanları bir ürüne yönlendirmek ve dikkatlerini çekmek amacı taşır. Benzer şekilde, evrende gördüğümüz her varlık Allah’ın bir sanat eseri olup, insanları bu sanatın sahibine yani Allah’a yönlendirmek ve O'nu tanımak için birer işaretti...

Hamd

 Kur’an’a göre hamd kavramı, Allah’a yapılan övgü, şükür ve teşekkür anlamına gelir. Hamd, Allah’ın sonsuz kudreti, merhameti, yarattığı düzen ve insana verdiği sayısız nimetler için O’na karşı duyulan minnet ve övgüyü ifade eder. Kur’an’da hamd, Allah’a yapılan en önemli kulluk ve ibadet şekillerinden biridir. 1. Hamd’ın Anlamı Kur’an’da hamd kelimesi, Allah’ı her türlü eksiklikten uzak tutarak O’nu yüceltmek ve nimetlerine karşı şükretmek anlamında kullanılır. Hamd, sadece dil ile yapılan bir övgü değil, aynı zamanda insanın kalbiyle ve yaşam tarzıyla Allah’a olan minnettarlığını göstermesidir. Hamd’ın en bilinen ifadesi “Elhamdulillahi Rabbil Alemin” cümlesidir. Fatiha Suresi'nin ilk ayetinde geçen bu ifade, Allah’a yapılan hamdin evrensel bir ifadesidir: "Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur." (Fatiha 1:2) Bu ayet, Allah’a duyulan övgünün ve şükrün yalnızca O’na ait olduğunu vurgular. Hamd, Allah’ın evreni yaratma, yönetme ve her şeyin Rabbi olma sıfatların...

Aklı Doğru Kullanmak

 Kur’an’a göre aklı doğru kullanmak, insanın Allah’ın varlığını, birliğini ve ayetlerini anlamak için aklını işletmesi, iyiyi kötüden ayırt edebilmesi ve doğru yolda ilerlemesidir. Aklı doğru kullanmak, insanın hem kendisi hem de toplum için hayırlı olanı seçmesini sağlar. 1. Allah’ın Ayetlerini Anlamak ve Düşünmek Kur’an, insanları Allah’ın ayetleri üzerinde düşünmeye ve akıllarını kullanmaya çağırır. Aklı doğru kullanmanın en temel anlamı, Allah’ın evrende ve Kur’an’da sunduğu delilleri, işaretleri anlayarak doğruyu bulmaktır. Şu ayet, insanı düşünmeye davet eder: "Onlar ayakta iken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler. 'Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, Sen münezzehsin, bizi ateşin azabından koru.' derler." (Âl-i İmran 3:191) Bu ayet, aklı doğru kullanmanın Allah’ın yaratışındaki hikmetleri görmek ve bunları düşünmek olduğunu gösterir. 2. İyiyi Kötüden Ayırt Etmek Aklı doğru kull...

Akıl

 Kur’an'a göre akıl , insana Allah’ın varlığını, birliğini ve yarattığı düzeni kavraması, iyiyi kötüden ayırt etmesi ve doğru yolda ilerlemesi için verilmiştir. Akıl, insanın imtihanında önemli bir araç olarak görülür; doğruyu bulmak, anlamak ve Allah’ın ayetleri üzerinde derin düşünmek amacıyla kullanılması istenir. Akıl ve Düşünme Kur’an, insanları sürekli olarak aklını kullanmaya ve düşünmeye davet eder. Bununla ilgili pek çok ayette, aklını kullanmayanların doğru yolu bulamayacağına vurgu yapılır: "Sana indirdiğimiz Kitap, mübarek bir kitaptır; ona tabi olun ve takva sahibi olun ki size merhamet edilsin. 'Bizden önce kitap yalnızca iki topluluğa indirildi, biz onların söylediklerinden habersizdik' demeyesiniz diye indirilmiştir. Ya da 'Eğer bize de kitap indirilseydi, onlardan daha doğru yolda olurduk' demeyesiniz diye. İşte size Rabb’inizden apaçık bir delil, bir hidayet ve rahmet gelmiştir. Allah’ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden dah...

Hayır ve Şer

 Kur’an’a göre hayır ve şer kavramları, insanın yaşamındaki ahlaki ve manevi tercihleri ifade eder ve insanın doğru ya da yanlış yolda olup olmadığını belirler. Hayır (İyilik) Kur’an'da "hayır" (iyilik), Allah’ın emrettiklerine uymak, iman etmek, salih ameller işlemek ve insanlara fayda sağlamaktır . İyilik kavramı, sadece ibadetle sınırlı olmayıp, sosyal ve ahlaki sorumlulukları da içerir. Bakara Suresi 177. ayet, iyiliğin sadece yüzlerin doğu ve batıya çevrilmesinden ibaret olmadığını, gerçek iyiliğin Allah’a iman etmek, salatı ikame etmek, zekatı vermek, sabırlı olmak ve zor durumda olanlara yardım etmek olduğunu belirtir: "İyilik, yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitap’a ve peygamberlere iman eden; malını sevmesine rağmen akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve özgürlüğü için köle olanlara veren; namazı kılan, zekatı veren, ahdini yerine getiren ve zorluk, sıkıntı ve sava...